بسم الله الرحمن الرحيم
İnsanı yaratan, değerli kılan ve bu değerini koruyacak olan imana sahip olması için peygamberler ve kitaplar gönderen Yüce Allah’a (Celle Celaluhu) hamd-u senalar olsun. Başıboş, değersiz ve anlamsız bir hayat yaşarken, son din olan İslam ile insanlığa hidayet, selamet ve kıymet kazandıran Hatem’ül Enbiya ve Server-i Asfiya olan Hz. Muhammed Mustafa’ya (aleyhisselatu ve’s-selam) salât ve selam olsun. Kutlu yolunun izinden giden ve o izleri sonrasına taşıyan Ehl-i Beytine, kutlu sahabelerine ve bu şerefli yolun izinden giden tüm yarenlerine de selam olsun.
Her doğum bir sancının, bir bekleyiş ve sabrın nihayetidir. En şerefli varlık olan insanın doğumu ise en sancılıdır, zira doğan, Yüce Allah (Celle Celaluhu) tarafından Ahsen-i Takwim, yani en güzel ve değerli bir varlık olarak yaratılan insandır. Doğum, sevgi ve muhabbetle dolu yüreğin, aylarca süren bir bekleyiş ve sabrının neticesidir. Her doğum insan için bir sevinç ve neşe kaynağı, bir mutluluk ve göz aydınlığıdır. Ancak gerçekleşen doğum Fahr-i Kâinat bir şahsiyetin, zulüm dolu sancıların bitişini haber veren bir Kurtuluş elçisinin ve insanlığa rahmet olarak gönderilen Allah’ın (Celle Celaluhu) dostu ve habibi ise, işte o doğum kutlu, o doğum yüce ve o doğum eşsizdir.
Evet, bu kutlu doğumun gerçekleştiği Rebiülevvel ayının içerisindeyiz. Bu doğumun idrak edileceği, hatırlanacağı ve kutlanacağı güne yaklaşmaktayız. Bu kutlu doğumu anmak ve doğan yüce şahsiyeti, yani Allah Resulünü (aleyhisselatu ve’s-selam) hatırlamak, sıradan bir olay ve mesele değildir. Bu kutlu doğum; sadece bir ailenin, bir kabile veya kavmin umudu ve muştusu da değildir. Bu kutlu doğum; tüm insanlığın, hatta tüm varlıkların umudu, bekleyişi ve kurtuluş habercisidir. Ve sadece dün değil, bugün ve kıyamete kadar da böyle olacaktır. Böyle bir zaman dilimine yaklaşırken şu gerçeği hatırlatmak isteriz ki, O’nu anmak ve anlamak, bugün de ümmetin en çok ihtiyaç duyduğu bir hakikattir.
“Muhammed… Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur.” (Ahzab Suresi, 40) ve “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiya Suresi, 107) ayeti kerimeleri ile Hatem’ül Enbiya ve âlemlere rahmet olarak vasf edilen Hz. Muhammed (aleyhisselatu ve’s-selam), dünya ve ahiret saadetinin yolunu tüm berraklığıyla ortaya koymuş ve insanlığa miras bırakmıştır. İnsan olma vasfını taşımak isteyen, dünya ve ahiret saadetinin vesilesi olan iman ve hidayeti arzulayan, izzet ve şerefin yegâne yolu olan İslam’ın değerli bir ferdi olmak isteyen kimsenin tek çaresi, son Nebi’nin bu kutlu mirasına tabi olmak ve O’nun izinde yürümektir.
Bu anlayış ve şuurla kandili beklemek, gafletle değil, hasretle kandili karşılamak, hele ki geceyi camilerde salavatlarla, ibadet ve dualarla geçirmek, evlerde mevlitler vermek, sohbetler yapmak, konu komşuya ikramlarda bulunmak, manevi feyz ve fayda sağlamak açısından önemli vesilelerdir. Ümmet coğrafyasında yaşanan zulüm ve haksızlıklar bir yana, İslam âlemini derinden yaralayan deprem ve seller de ayrı bir acının, hüznün kaynağına dönüşmüş durumdadır. Bu vesileyle ümmet için kandili dualarla donatmak, tek amaç haline getirilmeye çalışılan dünyanın fani oluşunu tefekkür etmek, inanç ve değerlerden bihaber, haz ve nefsin esiri yapılmaya çalışılan neslin kurtuluşu için önce kavli, sonra da fiili dualarla mücadele etmek, neslimiz, ailemiz ve ümmet için hayırlara vesile olacaktır İnşallah.
Bu vesileyle 26 Eylül Salı gününü çarşambaya bağlayan gece idrak edeceğimiz Mevlid Kandilinizi ve Mevlid-i Nebi Haftanızı tebrik ediyoruz. Mevlid Kandilinin ümmet ve tüm insanlık için huzur, saadet ve cennet vesilesi olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Peygamber Sevdalılar Vakfı